Bu ay, benim için yeni yazarlara da yer verdim okumalarımda. Daha önce methini çok duyduğum Saramago kitabı denemek istedim. Tarzını seversem daha kalın bir kitabını alırım diye öncelikle ince bir kitabını (bir nevi uzun öykü) aldım. Bir de yine çok methini duyduğum yerli bir yazar olan Mahir Ünsal Eriş'in bir kitabını aldım.
Bilinmeyen Ada'nın Öyküsü (Saramago):
Uzun öykü, hatta resimli öykü tadında kısa bir kitaptı. Bu sebeple Saramago hakkında bir kanıya varmamı sağlamadı. Yani yanlış seçim yapmışım bu kitapla. Sanki minik bir masal gibi, ya da bir rüyayı anlatır gibiydi. Güzeldi, keyifli bir kitaptı ama daha ben yazarın tarzını anlayamadan bitiverdi :)
Dünya Bu kadar (Mahir Ünsal Eriş):
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Karakterlerin olduğu, hatta çok olduğu, kurgusu güzel, olay örgülerinin karışık olduğu kitapları severim. Ama bu kitap benim için bile fazlaydı. O kadar ki, ilk yüz sayfaya kadar tüm karakterleri aklımda tutmaya çalışsam da bir yerden sonra başaramadım ve hepsi çorba oldu. Sinir olurum böyle olunca, illa o kontrol bende olacak. İpin ucu kaçınca keyif alamam. O yüzden aldım elime bir kağıt kalem, döndüm başa, hızla göz gezdirerek kim kimdir yazdım. Evet ben bir manyağım :)
Bir süre sonra yine yazmama gerek kalmadı, hem yazmak okuma hızımı kestiğinden ve ben heyecanla kitabı okumak istediğimden, hem de bir süre sonra kitaba daha iyi hakim olduğum için daha rahat aklımda tutabildiğimden, yazma işini bıraktım.
Yazarın tarzını, kurgu gücünü ve yalın dilini çok beğendim. Bu tarz kitaplar sevene tavsiye ederim.
Rico ve Oskar Defolu Kalpler - 2.kitap (Andreas Steinhöfel):
Rico ve Oskar, üç kitaplık bir seri. İlk kitabını okumuş ve çok etkilenmiştim. Kesinlikle en favori 10 kitabım içine girer. O yüzden merak ve hevesle ikinci kitabı aldım okudum. Yine çok etkilendim yine hayran oldum. Aslında sanırım bu üç kitabı, tek bir kitap gibi ele alabiliriz, çünkü her ne kadar kitaplarda birbirinden farklı olaylar da meydana gelse, genel örgü olarak birbirinin devamı kitaplar. Rico'yu sanki çocuğum gibi sevdim. Kalbimi açıp içine sokasım geldi! Oskar'ı da ayrıca sevdim. Ve aslında her ne olursa olsun, çocukların hayatında "güven"in ne derece önemli olduğunu bir kez daha anladım.
İlk kitabı eylülde okumuştum, onun filmi de çekilmiş. Fragmanı Almanca ve kitabı bilmeyenlere pek birşey ifade etmeyebilir ama yine de ekliyorum. Şiddetle tavsiye ederim okumanızı. Hele de çocuğu olanlar mutlaka okumalı.
Kırmızı Pazartesi (Gabriel Garcia Marquez):
A farkettim de, ben Marquez kitabı da okumamışım daha önce, bu bir ilk. Evet utanç verici belki de ama Yüzyıllık Yalnızlık ve Kolera Günlerinde Aşk'ı bile okumamıştım :( Onları da önümüzdeki aylarda okurum inşallah.
Kırmızı Pazartesi, olayın akış sırası bakımından sıradışı. Kitabın daha ilk cümlesinden sonunda ne olduğunu öğreniyorsunuz. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği, daha ilk satırlardan belli. Ama yine de son sayfasına kadar büyük bir heyecanla okuyorsunuz kitabı ve bildiğiniz sonu yine öğrenmek için büyük bir merak hissediyorsunuz. Yazar, gerçekten başarılıymış. Demek ki böyle büyük yazar olunuyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder